Yaşanan deprem sonrası asbest tehlikesinin ortaya çıktığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Başak Burgazlıoğlu, enkazlar kaldırılırken daha dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
Asbest yani beyaz toprak; ısıya, aşınmaya, kimyasal maddelere oldukça dayanıklı, esnek, lifli yapıda bir mineraldir. Bu yapısı sebebiyle asbest, endüstriyel kullanımına yasak getirilene kadar gemi, otomobil, inşaat gibi birçok sanayi alanında yalıtım ve sızdırmazlık hedefli kullanıldığını belirten Medicana Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Başak Burgazlıoğlu, "Asbest, ’aktoprak’ geleneksel olarak kırsal kesimde sıva, çatıların ısı ve su yalıtımında, ocakların yalıtımında yaygın olarak kullanılmıştır. Ev içinde sıvanın dökülmesi, ev dışında ise doğa olayları sebebiyle sıvanın ya da çatının bütünlüğünün bozulması sonucu havaya karışan asbest liflerinin solunması sonucu asbeste maruz kalınabilmektedir. Asbest; tekstilde, saç, boru üretiminde, inşaat malzemeleri endüstrisi, boya dolgusu, dolgu materyalleri, sentetik reçine kompresyon kalıp materyalleri, termoplastikler, kauçuk ürünlerinde, ısı, ses ve yangın gibi izolasyon endüstrisinde, gemi yapımı ve vagon üretiminde, fren, debriyaj, balata sistemleri ile kağıt endüstrisinde kullanılmaktadır. Kısa süreli asbest maruziyetine bağlı hastalık bildirilmiş ise de asbeste bağlı hastalıkların ortaya çıkması genellikle uzun yıllar alır. Bu süre, maruz kaldıktan sonra 10 ile 50 arasında değişir. Solunum yoluyla alındığında en sık etkilenen organımız akciğerdir ve akciğerin zarında birikerek yıllar içinde kireçlenmeye ve kansere neden olabilmektedir" dedi.
Deprem felaketiyle beraber binaların yıkılması esnasında moloz ve hafriyatlardan soluduğumuz havayı kirleten pek çok kimyasal maddeyle beraber asbest de ortama salındığını belirten Burgazlıoğlu, "Türkiye’de 2013 yılında asbest kullanımı ve ticareti yasaklanmış olsa da deprem gibi afet durumlarında eski yapılı binaların yıkıntılarında ortaya çıkabiliyor. Türkiye’de binaların asbest haritalamalarının ve asbest kullanılan alanlara ait kayıtların yetersiz olması sebebiyle de riskli binaların tayini yapılamamakta, deprem ve sonrasındaki yıkım sürecinde ortaya çıkan asbest yükü tam olarak bilinememektedir. Moloz yığınlarına, yıkım ve atık alanlarına erişim kısıtlanmalıdır. İçinde asbest olduğu bilinen yapılar sökülürken ortama toz oluşturmamaya dikkat edilmelidir. Gerekirse taşınma ve kesme aşamasında ortam ıslak tutulmalıdır. Yine asbestle kirlenen yüzeylerde toz alınmamalı, süpürülmemeli, ıslak yöntemle temizlenmelidir. Çünkü bu yöntemler asbestin havaya karışmasına neden olacaktır" diye konuştu.
Kaynak: İHA
Asbest yani beyaz toprak; ısıya, aşınmaya, kimyasal maddelere oldukça dayanıklı, esnek, lifli yapıda bir mineraldir. Bu yapısı sebebiyle asbest, endüstriyel kullanımına yasak getirilene kadar gemi, otomobil, inşaat gibi birçok sanayi alanında yalıtım ve sızdırmazlık hedefli kullanıldığını belirten Medicana Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Başak Burgazlıoğlu, "Asbest, ’aktoprak’ geleneksel olarak kırsal kesimde sıva, çatıların ısı ve su yalıtımında, ocakların yalıtımında yaygın olarak kullanılmıştır. Ev içinde sıvanın dökülmesi, ev dışında ise doğa olayları sebebiyle sıvanın ya da çatının bütünlüğünün bozulması sonucu havaya karışan asbest liflerinin solunması sonucu asbeste maruz kalınabilmektedir. Asbest; tekstilde, saç, boru üretiminde, inşaat malzemeleri endüstrisi, boya dolgusu, dolgu materyalleri, sentetik reçine kompresyon kalıp materyalleri, termoplastikler, kauçuk ürünlerinde, ısı, ses ve yangın gibi izolasyon endüstrisinde, gemi yapımı ve vagon üretiminde, fren, debriyaj, balata sistemleri ile kağıt endüstrisinde kullanılmaktadır. Kısa süreli asbest maruziyetine bağlı hastalık bildirilmiş ise de asbeste bağlı hastalıkların ortaya çıkması genellikle uzun yıllar alır. Bu süre, maruz kaldıktan sonra 10 ile 50 arasında değişir. Solunum yoluyla alındığında en sık etkilenen organımız akciğerdir ve akciğerin zarında birikerek yıllar içinde kireçlenmeye ve kansere neden olabilmektedir" dedi.
Deprem felaketiyle beraber binaların yıkılması esnasında moloz ve hafriyatlardan soluduğumuz havayı kirleten pek çok kimyasal maddeyle beraber asbest de ortama salındığını belirten Burgazlıoğlu, "Türkiye’de 2013 yılında asbest kullanımı ve ticareti yasaklanmış olsa da deprem gibi afet durumlarında eski yapılı binaların yıkıntılarında ortaya çıkabiliyor. Türkiye’de binaların asbest haritalamalarının ve asbest kullanılan alanlara ait kayıtların yetersiz olması sebebiyle de riskli binaların tayini yapılamamakta, deprem ve sonrasındaki yıkım sürecinde ortaya çıkan asbest yükü tam olarak bilinememektedir. Moloz yığınlarına, yıkım ve atık alanlarına erişim kısıtlanmalıdır. İçinde asbest olduğu bilinen yapılar sökülürken ortama toz oluşturmamaya dikkat edilmelidir. Gerekirse taşınma ve kesme aşamasında ortam ıslak tutulmalıdır. Yine asbestle kirlenen yüzeylerde toz alınmamalı, süpürülmemeli, ıslak yöntemle temizlenmelidir. Çünkü bu yöntemler asbestin havaya karışmasına neden olacaktır" diye konuştu.
Kaynak: İHA