Yediklerini, giydiklerini, gittikleri yerleri paylaşma isteği duyan ve paylaşmama durumunda bunun kaygısını yaşamaya başlayan günümüz insanının psikolojisini anlamak adına Nev Esentepe Hastanesi Uzman Psikolog Helin Ezgi Deniz insanın görünme ihtiyacının nedenlerini Bursada Bugün'e anlattı.
2000'lerin başında sosyal medyanın ortaya çıkmasıyla birlikte insan hayatı daha da görünür bir hale geldi. Bu durum akademik makalelere ve günümüz yasalarına konu olmuş bir haldeyken insan sağlığına da yansımış durumda. Peki, görünme ihtiyacı neden doğar? Nev Esentepe Hastanesi Uzman Psikolog Helin Ezgi Deniz bu durumu TikTok gibi sosyal medya platformlarında var olma ve görünür olma isteğini modern dijital çağın bir ürünü olarak çeşitli psikolojik dinamiklerden beslendiğini açıkladı. Deniz, "Bireyler, sosyal medya üzerinden kişisel değerleri, ilgi alanları ve grup aidiyetlerini sergileyerek kendilerini tanımlarlar. Kendini sosyal medyada ifade etmek, bazı bireyler için özgüvenlerini artırma yolu olabilir. Daha psikopatolojik bir perspektiften bakarsak, bazı bireylerde yüksek düzeyde narsisizm ve kendini sunma eğilimi bulunabilir. Bazı araştırmalar, sosyal medyada kendini gösterme eğiliminin yüksek düzeyde narsisizm ile ilişkili olabileceğini öne sürmektedir. Narsisistik kişilik özelliklerine sahip bireyler, dikkat çekme ve takdir edilme arzusunu tatmin etmek için sosyal medyayı kullanabilirler" dedi."FİNANSAL FIRSATLARIN KAPISINI AÇABİLİR"Toplumsal normlar ve kültürel değerler, sosyal medya kullanımını ve görünme ihtiyacını etkileyebileceğini belirten Deniz, medya ve popüler kültürde öne çıkan görünürlük ve ünlü olma arzusu, bireylerin bu platformlarda daha fazla aktif olmalarına teşvik edebileceğini söyledi. Deniz, "Akran baskısı, 'ünlü olma' arzusu veya popüler kültürel trendler, özellikle gençler arasında TikTok'ta görünme isteğini güçlendirir. Sosyal medyada tanınmak, bazı bireyler için profesyonel ve finansal fırsatların kapısını açabilir. 'Influencer' olmak, sponsorluklar ve reklamlar yoluyla gelir elde etmek bu duruma örnek gösterilebilir. Ek olarak günlük hayatın stres ve zorluklarından kaçış ve eğlence arayışı da sosyal medyada görünme isteğine büyük oranda katkıda sağlar" diye ifade etti."BİREYDE KAYGIYA YOL AÇABİLİR"Sosyal medyada paylaşamama durumunun kaygıya dönüşmesi açıklayan Deniz, bu süreci bireyin sosyal medyayı kullanma şekline, kişilik özelliklerine ve sosyal çevresinin beklentilerine bağlı olarak değişkenlik gösterebildiğini söyledi. Deniz, "Günümüzde sosyal medyanın kullanımı, özellikle gençler arasında, bir sosyal norm haline gelmiştir. Bu ortamda aktif olamamak, toplumsal beklentilere uymama duygusunu tetikler, bu da bireyde kaygıya yol açabilir. Sürekli olarak sosyal medyada neler olup bittiğini takip etme ihtiyacı, 'Kaçırma Korkusu' (FOMO) olarak bilinen bir duruma yol açabilir" dedi.BİREYLERİN DUYGUSAL VE PSİKOLOJİK SAĞLIĞINI OLUMSUZ YÖNDE ETKİLİYORTiktok'un insan psikolojisine etkilerini anlatan Psikolog Helin Ezgi Deniz, sürekli olarak olumsuz veya zararlı içeriklere maruz kalmak, bireylerin duygusal ve psikolojik sağlığını olumsuz yönde etkilediğini açıkladı. Deniz, depresyon, anksiyete, özsaygı sorunları ve hatta travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik sorunların, sosyal medyadaki olumsuz içeriklerle ilişkilendiriyor. Kıskançlık, yetersizlik hissi, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunların sürekli olarak başkalarının hayatlarıyla kendi hayatlarını karşılaştıran bireylerde daha sık görüldüğünü söyleyen Deniz, "Gerçek hayatla sanal hayat arasındaki ayrımın bulanıklaşması, bireyin gerçek dünyadaki ilişkileri ve yaşam kalitesi üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Paradoksal bir şekilde, sosyal medya kullanımı, gerçek hayattaki sosyal bağlantıları zayıflatabilir ve sosyal izolasyon hissini artırabilir. Sürekli ekran başında vakit geçirmek, yüz yüze etkileşimlerin azalmasına ve dolayısıyla yalnızlık duygularının artmasına neden olabilir" diye ifade etti.BİREYLERİN ÖZSAYGISINI OLUMSUZ ETKİLİYORPsikolog Deniz, ayrıca TikTok'ta yayılan bazı içeriklerin, sağlıksız yaşam tarzlarını teşvik ettiğini görmekte oluğunun altını çizdi. Deniz, "Örneğin, aşırı diyet, aşırı spor yapma gibi davranışlar, özellikle gençler arasında popüler hale gelmektedir. Genellikle düzenlenmiş, filtrelenmiş ve idealize edilmiş beden görüntülerine maruz kalan kullanıcıların kendi bedenlerini bu gerçekçi olmayan standartlarla karşılaştırmalarına yol açar. Sunulan idealize beden imajlarına ulaşamama, kendi bedenlerini yetersiz bulma bireylerin özsaygılarını olumsuz yönde etkiler. Bazı kullanıcılar, sürekli idealize edilmiş beden görüntülerine maruz kaldıklarında, kendi bedenleriyle ilgili aşırı bir takıntı geliştirebilirler. Bu, beden disforisi olarak bilinen bir duruma yol açabilir. Bu durumun oluşturduğu baskı ve beden memnuniyetsizliği, anoreksiya, bulimia gibi yeme bozuklukları gelişmesine zemin hazırlayabilir" dedi.