28 Şubat 1997 Postmodern darbesi sonrası yaşanan başörtüsü zulmü hakkında Almanya’da yayınlanan Aktüel Gazetesi’nde 1999 Şubat ayında yazdığım bir köşe yazısı…. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 2. maddesi aynen şöyle: “İnsanlar ırk, renk, cins, dil, din, siyasi, veya diğer bir inanç, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş, veya herhangi bir fark gözetmeksizin eşittir.” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin baş mimarlarından olan Amerika´da geçtigimiz yıllardaCumhurriyetçi Parti tarafından hazırlanarak Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu'nda kabul edilip Başkan Bill Clinton'un da onayıyla Senatoda ele alınarak yasalaştırılan kanun tasarısı, ülkedekikamu kuruluşlarında ve okullarda dini faaliyetleri serbest bırakıyordu. Bu yasaya göre; devlete bağlı iş yerlerinde ve okullarda herkes kendi dininin emrettiği şekilde giyinebilecek, dininin gereği olan sembolleri taşıyabilecek, mensubu olduğu dini başkalarınatanıtabilecek, bu maksatla dini yayınlar dağıtabilecek ve bu faaliyetlere kimse engel olamayacak... Yine bu yasaya göre; devlete bağlı bütün iş yerlerinde çalışanlar kendi dinlerine uygun olarak ibadetedebilmeleri için bir yer gösterilmesini isteyebilecek ve iş yeri onun bu isteğini temin etmezorunda olacak. Kıyafet konusunda yine isteyen istediği kıyafeti giyme özgürlüğüne sahip olacak veçalıştıkları işyerlerinde dini konulardaki kitap ve dergileri dağıtabilecek. Ayrıca iş yerlerinde ve okullarda sabahleyin işe başlarken herkes kendi dini inançları doğrultusunda dua edebilecek, mahkemelerde duruşmalara kendi dini inançlarının dualarıyla başlayabilecek, amirler emri altındakiçalışanları dini inaçları yüzünden tenkid edemeyecek, din ayrımı yapamayacak... Bu yasanın ardından Virginia asıllı Amerikan vatandaşı ve ABD Senato üyesi olan Anju Smith isimli bir kadın islami kıyafete bürünmüş tesettürlü haliyle Senato'da Besmele ile sözlerine başlayarak Kongreüyelerine duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Aynı dönemlerde Ürdün asıllı Ahmet Abdül Aziz adlı Müslüman bir işçi ABD'nin önde gelen havayoluşirketlerinden Unuted Airlines'de dini inançlarını yerine getirdiği için işten çıkarılması sebebiyle açtığı dava iki hafta gibi kısa bir sürede sonuçlanarak, havayolu şirketi Ürdün asıllı Ahmet Abdül Aziz'ininancına saygısızlık ettiği gerekçesiyle 2.9 milyar Dolar rekor bir tazminat ödemeye mahkum edildi. Yine Amerika'nın ünlü Bagladeş restaurantlar zincirlerinden birinde başörtülü çalışan Müslüman birkadının başörtüsü taktığı gerekçesiyle işten atılması akabinde mahkemeye başvuran Müslüman kadın davayı kazanarak işine geri döndü. Yine ABD'nin ünlü Dunkin Donuts şirketler zincirinin Broston şehrindeki şubesinde çalışan müslüman bir kadın, başörtüsünü çıkarmadığı gerekçesiyle işten atılınca mahkemeye başvurarak davayı kazanıpişine geri döndü. Yine Nashville kenti Metropolitan devlet okullarında bir öğretmenin tesettürlü bir öğrencisindenbaşörtüsünü çıkarmasını, şarkı ve dans faaliyetlerine katılmasını istemesi aksi halde diğer derslere katılmasına izin vermeyeceğini söylemesi üzerine dava açan genç kız, davayı kazanarak, okuldaki öğretmenin işine son verildi ve genç kız okuluna devam etti... Amerika'da durum böyle. Şimdi gelelim Avrupa'ya: Alman Anayasası'nın 1. maddesi şöyle. " İnsan haysiyet ve onuruna dokunulamaz. Onu korumak veona saygı göstermek, bütün devlet güçlerinin vazifesidir" 4. maddeside "İnaç ve vicdan hürriyeti,din hürriyeti ve dünya görüşü sahibi olmak dokunulmazdır. İbadet hürriyeti garanti altına alınmıştır.” Alman anayasasının şu iki maddesini hatırladıktan sonra hemen Almanya ve Avrupa’daki duruma bakalım: 1996 yılında Baden Würtemberg Eyaleti'nde Afgan kökenli Müslüman öğretmen Fereshta Ludin,başörtüsü ile derslere girmesi sonucu okul idaresive Stuttgart Yüksek Eğitim Dairesi ile mahkemelikoldu. Mahkeme, başörtülü öğretmeni haklı buldu ve okul idaresi mahkemenin verdiği kararı kabulettiğini açıklayarak öğretmenin derslere başörtüsü ile girmesinin doğal hakkı olduğunu belirtti. Gelnhausen şehrindeki okulunda beden eğitimi derslerine erkeklerle beraber katılmayacağını belirten20 yaşındaki Türk kızı Arife Y. okul idaresiyle mahkemelik oldu. Frankfurt İdari Mahkemesi'nebaşvuran Türk kızı haklı bulundu ve mahkeme Arife'nin kız arkadaşlarıyla birlikte ve bir kadınöğretmen yönetiminde beden eğitimi derslerine katılması yolunda karar aldı. Okul yönetimimahkeme sonrası Arife'nin kız arkadaşlarıyla beden eğitimi dersi alırken spor salonunun jaluzilerininindirilmesi içinde izin verdi. Düseldorf Eyalet Mahkemesi 16 Eylül 1998 de aldığı bir kararla Kuzey Ren Westfalya Eyaleti'ndekiokullarda başörtüsü yasağı olmadığını, Müslüman kız öğrencilerinin derslere başörtüsü ilegirebileceğini açıkladı. Bu kararın ardından NRW Eyalet İçişleri Bakanlığı ilgili birimlere yaptığı yazılıuyarıda, öğretmenlerin tarafsız bir din politikası izlemesi gerektiğine dikkat çekti. Bonn kentindeki bir hastanede temizlik işçisi olarak çalışan bir Türk kadını başörtüsü taktığı içinişveren tarafından mahkemeye verilerek işten çıkarılmak istendi. Mahkeme Türk kadını haklıbularak, işten çıkarılma talebini redetti ve Türk kadının başörtüsü ile çalışmasında hiçbir engelolmadığı yolunda karar verdi. Belçika'nın Beringen şehrinde yaşayan Gülzade Durmaz, Fatma Uygun, Zübeyde Öztoprak, MunifeCelilin, Telli Girgin, Zeynep Orman ve Yasemin Çalışkan isimli Türk kadınlarının başörtülü fotoğraflarını bahane ederek oturma müsadesi vermek istemeyen Beringen Belediyesi'ni mahkemeye veren Türkkadınlar davayı kazanarak otuma müsadesini aldılar. Mahkeme hakimi G. Poelmans "Biz İslamiyet'iresmi din olarak kabul ettik. Orada kadınların örtünmeleri emr olunuyor. Bu yedi bayanın hakkıolan oturma müsadesini uzatacağınız güne kadar günlük 10 bin Belçika Frangı para cezasıvereceksiniz." Dediği kararında Belediye´yi uygulamasından dolayı mahkum etti. Fransa'da Danşıtay 1989 ve 1998 de aldığı iki ayrı kararla "Okullarda bütün dini aidiyet belirtileriniserbest bıraktı." Fransa'nın Orne Vilayeti Flers Kenti'ndeki Jean Monnet Ortaokuluna kayıt yaptırmak isteyen Esmanur Kervancı isimli bir Türk kızı başörtülü olduğu gerekçesiyle okula kaydı yapılmadı. Babası mahkemeyebaşvurdu. Bu olay Fransa'daki eğitimcileri ikiye böldü. Laik eğitimciler kimi yerlerde protestoyürüyüşleri yaptı. Ancak yine laik üyelerden oluşan mahkeme heyeti Esmanur'u haklı buldu veaynı ortaokula kaydı yapıldı... Bu ve benzeri örnekler Hollanda, İsviçre, Danimarka, Avusturya İspanya, İtalya ve İsrail dahil dünyanınbütün ülkelerinde mevcuttur. Hepsini yazmaya kalksak sayfalar yetmez. Görüldüğü gibi; geçmişte Müslümanlara karşı Haçlı Seferleri'ni düzenleyenlerin torunları, Müslümanların başörtüsü ayesinde kurtuluş savaşları verdiğini bildikleri için bugün Müslümanlarınhaklarına oldukça riayet etmektedirler. Halkının yüzde doksan dokuzu Müslüman olan Türkiye'de ise, durum tam tersi işliyor. İnaçlarıgereği başörtüsü takan kız öğrencilerin ilkokuldan üniversiteye dek bütün eğitim kurumlarındaokumalarına laiklik, çağdaşlık adına müsaade edilmiyor. Zaten devlet işletmelerinde ve bunaparalel olarak özel işletmelerin (inaçlı kesim hariç) hiç birinde başörtüsüyle çalışmak kesinlikleyasak. Başörtüsü takanlara maalesef gerici, bölücü ve vatan haini gözüyle bakılır hale geldi..! Oysa daha dün bir Fransız askerinin Kahramanmaraş'ta bir kadının başörtüsüne el atmasıyla başlayan hareket, düşmanın yurttan temizlenmesine ve Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasına sebep olmamış mıydı? Bir ana ve babanın erkek evladı askerde şehit olduğunda kahraman ilan ediliyor! Uluslararası alanda bir başarı elde ettiğinde ülkenin medarı iftiharı olabiliyor! Ama aynı ana ve babanın kız çocuğu sırfinancı gereği başörtüsü takıyor diye gerici, bölücü hatta vatan haini ilan edilebiliyor. Gülelim mi?Ağlayalım mı? Bilemiyorum... Laik, ilerici ve çağdaş olduklarını ileri süren yasakçı kafaların, Belçikalı hakim kadar olamayıpMüslümanlığı resmi din olarak bile kabul etmemeleri garip değil mi? Bu zatlar, hiçbir hukuki dayanağı olmayan yasakçılıklarıyla belirli yerlere selam göndererek anayasayı vehalkı hiçe saymaktadırlar. Bu haksız uygulamaya karşı çıkması gerekenler ise, ne hikmetse her konuda konuşurken, bu hukuk ayıbı karşısında maalesef sessiz kalmayı yeğliyorlar. Türkiye bu ayıba asla layık değildir ve olmamalıdır! Aksi halde onun çağdaşlığından,demokratlığından, insan haklarına saygısından ve AB üyeliğine hakkı olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Türkiye, 2000´e bir kala, bürokratların keyfi uygulamalarına sahne olmaktan şimdi kurtulmayacak da ne zaman kurtulacaktır? Hiç kimsenin bu ülkeyi ve insanını diğer millet ve devletlerin yanında saçmasapan uygulamalarla küçük düşürmeye hakkı yoktur. Bunu yapanları, dolaylı veya doğrudan destek verenleri insanlar unutsa bile tarih aslaunutmayacak ve hesabını mutlaka soracaktır!
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 01 Ocak 2023 - 22:48
İnanca Saygı
28 Şubat 1997 Postmodern darbesi sonrası yaşanan başörtüsü zulmü hakkında Almanya’da yayınlanan Aktüel Gazetesi’nde 1999 Şubat ayında yazdığım bir köşe yazısı…. İnsan Hakları Evrensel Bey
Köşe Yazıları
01 Ocak 2023 - 22:48