Akşener, şunları söyledi: "Toplumsal sözleşmemizin ilk unsuru; adalet. Devletin, milleti ile kurduğu bağın temelinde adalet vardır. Çünkü adalet, devletin merhametli eli, milletine hak ettiği yaşam standartlarını sunma erdemidir. Özünde ise milletin özgürlüğü ve eşitliği vardır. Ancak bugün burada sadece adliye koridorlarındaki adaletten bahsetmiyoruz. Demokratik bir hukuk devletinde adalet anlayışı insanlara sadece yasalar önünde eşitlik sunmaz.
"ADALET SADECE İKTİDARIN FAYDALANDIĞI BİR KAVRAMA DÖNÜŞTÜ"Aynı zamanda vatandaşların hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için karşılarına çıkan engelleri kaldırır, fırsatların kapısını açar. Yani toplumsal gelişimin de önünü açar. Ancak bugün Ak Parti eliyle ülkemizdeki adalet anlayışı sadece iktidar mensuplarının faydalandığı ve kendilerine göre yorumlayıp, uyguladığı evrensellikten uzak bir kavrama dönüştü. Çünkü onlara göre adalet kendinden olanları kayırmak demek. Çünkü onlara göre adalet milletin cebinden alıp, kendi cebine indirmek demek.
Recep Bey ve arkadaşlarına da adil davranacağımıza söz veriyoruz" />
"ONLARA GÖRE ADALET 5-10 MAAŞ ALMAK DEMEK"Çünkü onlara göre, adalet 5-10-15 maaş almak demek. Çünkü onlara göre adalet çocukları lüks arabalarda pudralı turlar atarken bu memleketin diğer evlatlarının aç uyuması demek. Çünkü adaleti sadece bir süs, bir kılıf, bir silah olarak kullanıyorlar. Çünkü adaleti keyiflerine göre yön verebilecekleri bir oyuncak gibi görüyorlar. Çünkü adaletin dönüp dolaşıp bir gün en çok kendilerine lazım olacağını unutuyorlar.
"RECEP BEY VE ARKADAŞLARINA ADİL DAVRANACAĞIZ"Ama biz, İYİ Parti olarak buradan söz veriyoruz. 14 Mayıs'tan sonra milletimizin sandıkta uğurlayacağı Recep Bey ve arkadaşlarına da adil davranacağımıza, söz veriyoruz. Bu memleketin, milyonlarca mazlumu gibi onlar için de adaleti sağlayacağımıza söz veriyoruz. ve buna çok ihtiyaçları olacağını da gayet iyi biliyoruz.
"ADİL OLMAK YÜREK İSTER"Adil olmak, adil davranmak, adil kararlar alıp adaletle yönetmek yürek ister. Bunu eşini, dostunu, akrabasını kayırmaya alışkın olanlar anlayamaz. Çünkü her bir vatandaşına eşit yaklaşmak her birine fırsat eşitliği sağlamak yürek ister. Yandaş musluklarını kesip gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırmak, yürek ister. Rant şebekelerini durdurup milletimizin eğitime, sağlığa ve uygun fiyatlı konutlara erişimini sağlamak yürek ister. Doymak bilmeyen dostların çıkarlarını değil; adil ve sosyal bir devlet anlayışını benimsemek yürek ister. Çalanlardan, soyanlardan, haramzadelerden sıyrılıp her bir vatandaşına alın teriyle çalışıp kazandığı emeğinin hakkını teslim etmek yürek ister. Hele ki bakıp beslediği, bu kadar çok suç ortağı olan bir iktidar için hukukun üstünlüğünü tesis edip yargı bağımsızlığını güçlendirmek ise sadece yürek değil aynı zamanda çelikten bir irade ister. İşte bu yüzden biz, Recep Bey'i ve arkadaşlarını elbette anlıyoruz. Çünkü onlarda ne öyle bir yüreğin ne öyle bir iradenin olmadığını gayet iyi biliyoruz.
"ÖLÇÜYÜ KAÇIRDILAR"Büyük bir afetin, asrın felaketine dönüşmesini izlediler. Adıyaman'da, Hatay'da, Kahramanmaraş'ta, Adana'da, Diyarbakır'da, Gaziantep'te, Osmaniye'de, Şanlıurfa'da, Kilis'te, Malatya'da insanlarımızı yaşatamadılar. Mesela Recep Bey çıktı, 'Kader planı dedi. 'Ölüm bu işin fıtratında var' dedi. Hatta daha dün, Hatay'da, daha da ileri gittiler. 'Bu depremde rahmet var' diyecek kadar, ölçüyü kaçırdılar. Sonuç ne oldu? Ne sellerde ne depremlerde ne maden facialarında insanlarımızı yaşatamadılar. Mesela 'Ya davulcuya ya zurnacıya' dediler. 'Kadın, evininin süsüdür' dediler. 'O saatte orada ne işi varmış?' diye suçladılar. 'Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin' dediler. Hem de bunu hakimler dedi. Sonuç ne oldu? Ceren'leri, Özgecan'ı, Şule'yi, Pınar'ı, Emine'yi, Raziye'yi, Dilara'yı ve daha nice kadını yaşatamadılar.
"VİCDANLARIN SESİNİ HİÇ DUYMADILAR"Mesela vicdanların sesini hiç duymadılar. Çaresizliği hiç tatmadılar. Ranttan, sefadan, lüksten asla vazgeçmediler. Sonuç ne oldu? Cebine 50 lira sıkıştırmaya çalıştıkları Dilek Özçelik'i, yaşatamadılar. Kanserine çare isterken cebine 50 lira koydular ve onu yaşatamadılar. Mesela umutsuzluğa hapsettiler, sesini duymadılar, yardımına koşmadılar. Sonuç ne oldu? Sözüm ona özel yurtların insafına bıraktıkları Enes Kara'yı yaşatamadılar. Mesela mülakat dediler, torpil düzeni sürdürdüler. Binlerce genç öğretmenimizi, öğrencilerinden alıkoydular. Mesleklerin en asili olan öğretmenliğin itibarını iki paralık ettiler. Sonuç ne oldu? 'En son neyinizi kaybettiniz?' sorusuna, 'hayallerimi' diye cevap veren Fedai öğretmenimizi, yaşatamadılar.
"SİNAN ATEŞ'İ DE YAŞATAMADILAR"Mesela başkentin göbeğindeki alçak bir suikastı görmezden geldiler. Katilleri, azmettiricileri, alçaklığa ortak olanları bilmezden geldiler. Yargı süreçlerine müdahale ettiler gencecik bir akademisyenin kanını yerde bıraktılar. Yani Sinan Ateş'i de yaşatamadılar. İşte tam da bu nedenle bizler bugün buradayız. Dim dik, omuz omuzayız. Çünkü devletimizin beceriksiz bir iktidarın elinde içine düşürüldüğü bu acizliği reddediyoruz. Milletimizin içine düşürüldüğü bu çaresizliği reddediyoruz. Türkiye'de yaşamanın bu kadar zor olmasını reddediyoruz. ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü bu eğri düzene, 'dur' demek için; insanlarımızı yaşatamayan bu umursamazlığa, son vermek için huzur için mutluluk için, hak ettiğimiz gibi yaşamak için bugün burada hep beraber çok önemli bir adım atıyoruz.