METİN ÖZER'DEN NAKİL...24 Haziran gecesi sonuçlar belli olduktan sonra ardı ardına esrarengiz olaylar yaşandı.
O geceye dair cevabı verilmemiş hâlâ pek çok soru var.
Erdoğan’ın kazandığının belli olmasından sonra, Kemal, Meral ve Temel sözleşmiş gibi ortadan kayboldu.
Hepsi aynı anda telefonlarını kapattı. Hatta evlerini de terk edip, sessizliğe gömüldü.
Sonradan Muharrem İnce de onlara katılınca, ortaya tuhaf bir durum çıktı.
Seçim kaybetme kaşarı olan Kılıçdaroğlu için bu mutat bir hareketti.
Koltuk yüzsüzü Kılıçdaroğlu’nun piyasada görünmemesi zaten beklenen bir durumdu.
Beklenmeyen; Meral ile Temel oldu.
İlk kez girdiği seçimde yüzde 10’a yakın bir oy alıp, 43 milletvekili çıkartan Akşener başarısız da sayılmazdı.
Buna rağmen o da ortadan kayboldu.
Ya Temel’e ne demeli?
CHP’nin kayığına binip aslını inkâr eden Karamollaoğlu, AK Parti’nin 8 milletvekilinin önünü kesti.
AK Parti o 8 milletvekilini alsaydı bugün tek başına iktidar olacaktı.
Sonuçta Temel, esas hedefi olan AK Parti'ye çelme takmakta başarılı oldu.
Bu büyük başarısına (!) rağmen, Temel de 24 Haziran firarileri arasına katıldı.
Ya Muharrem?..
35 yıl aradan sonra CHP’nin oylarını yüzde 30 bandının üzerine çıkartan Muharrem İnce bunlar arasında en başarılı olanıydı.
Fakat o da kayboldu.
Oyunu kullanırken, “Akşam 50 bin avukatla Yüksek Seçim Kurulu’nun önüne gideceğim” diyen Muharrem İnce; gece yarısı “Adam seçimi kazandı” mesajı atıp, telefonunu da, ışığını da kapattı.
Gazetecileri bir kenara bırakın...
Dost ve arkadaşları bile kendilerine ulaşamadı.
Bu görülmedik bir durumdu.
Kemal, Meral, Temel ve Muharrem’in aynı anda kaybolması, destekçilerini işkillendirdi.
Darbe olduğu ve muhalefet liderlerinin gözaltına alındığı haberi o saatlerde yayıldı.
İddiaya göre Perinçek yanlısı albaylar ihtilal yaparak Kemal, Meral, Temel ve Muharrem’i derdest etmişti.
Söylenti hızla yayıldı.
İşin tuhaf yanı, bu söylentiyi kimse de yalanlamadı.
Yalanlama olmayınca yalan büyüdü büyüdü çığ oldu.
Hadi, “Kemal ve Muharrem sonuçlardan efkârlandı, kendilerini içkiye vurdu” diyelim; o kadar çok içtiler ki, zil zurna sarhoş olup ancak iki gün sonra ayıldılar.
Peki, Meral ile Temel o sırada ne yaptı?
Temel bütün geceyi tövbe ile geçirmiş olabilir.
Meral ise tam muamma...
Muhalefet kısmını burada bırakayım.
Gelelim Erdoğan tarafına…
Orada da karanlıkta kalmış olaylar ve işler var.
Seçim zaferinden hemen sonra, Erdoğan’ın balkon konuşması yapacağı duyuruldu…
Erdoğan, önce Huber Köşkü'nün girişinde halka seslendi.
Bu konuşmayı oldukça kısa kesti.
Ardından bir haber yayıldı.
Erdoğan'ı dinlemeye gelen ailelerden birinin çocuğunun kaza geçirdiği bildirildi.
Gelen haberlere göre, sekiz yaşındaki kız çocuğunun ayağı köşkün önündeki kapana sıkışmış ve ağır yaralanmıştı.
Hastaneye kaldırılan çocuk acilen ameliyata alınmış fakat durumu ağırdı.
Bu kaza üzerine Erdoğan’ın Ankara’daki balkon konuşmasını iptal ederek hastaneye gittiği duyuruldu.
AK Parti’deki balkon konuşmasını Başbakan Binali Yıldırım’ın yapacağı açıklandı.
Sonra bir haber daha geçti…
Maslak Acıbadem Hastanesi'ne giden Erdoğan’ın, burada 45 dakika kalarak yaralı çocuğun sağlık durumu hakkında bilgi aldığı bildirildi.
Gelen bilgiler Cumhurbaşkanlığı kaynaklıydı.
Bildirilenlerin dışında kimsenin başka bir malûmatı da yoktu.
Kaza geçirdiği söylenen çocuğun kimliği meçhul kaldı.
Ayağını kapana sıkıştıran çocuğun durumunun nasıl o kadar ağır olduğunu kimse anlamadı. Bu çocuğun nasıl komaya girdiğini de kimse sormadı.
Erdoğan’ın ne hastaneye girişi, ne de çıkışı ile ilgili tek bir görüntü yayınlanmadı. Adım attığı her yere 5-10 kamera ve foto muhabiri ile giden Erdoğan’ın hastaneden tek kare resmi çıkmadı.
Basit bir ayak sıkışması kazasından dolayı Erdoğan’ın çok önem verdiği balkon konuşmasını niçin iptal ettiğini de kimse sorgulamadı.
Sahi bu çocuk şimdi ne durumda? Öldü mü, kaldı mı?
O geceden sonra bu meçhul kız adeta buhar oldu; tıpkı muhalefet liderleri gibi ortadan kayboldu.
Bugün bile bu kızın kim olduğunu, hatta sağlık durumunu kimse bilmiyor.
Bilmediği gibi, hiç kimse “O kız kimin nesiydi?” diye sorgulamıyor.
Bu esrarengiz olay sırasında yaklaşık 2 saat Erdoğan’dan hiç haber çıkmadı.
O iki saatte bilmediğimiz neler oldu?
Bu sorunun da cevabını Sabah Gazetesi Yazarı Ersin Ramoğlu verdi.
Başka bir konuyu kaleme alan hükümete yakın gazetenin yazarı, seçim gecesi Erdoğan’a suikast yapılmak istendiğini duyurdu.
Ramoğlu’nun suikast iddiasına göre olay şöyle gelişti:
“12 ülke seçim gecesi Erdoğan’a suikast yapmak üzere anlaştı. Önce bomba yüklü bir panelvan minibüs hazırlandı ve Erdoğan’ın geçiş yoluna bırakıldı. Şer güçler Erdoğan’ın balkon konuşması yapacağı yeri gören çatıya da bir keskin nişancı yerleştirmişti.
Göktürk uydusu sayesinde bomba yüklü panelvan fark edildi ve yoldan çekilerek bomba etkisiz hale getirildi.
Harekete geçen güvenlik güçleri çatıda bir adet, parçalanmış, sökülüp takılabilen keskin nişancı tüfeği ile bir nişancıyı yakaladı. Yabancı uyruklu ajan yüzüğündeki siyanürü içerek intihar etti.”
Sabah Gazetesi’nin bu suikast iddiası hâlâ yalanlanmadı.
Zaten yukarıda uzun uzun anlattığım şeyler de bu suikast iddiasını doğruluyor.
Erdoğan’ın balkon konuşmasından aniden vazgeçmesine neden gösterilen bir kızın hafifçe yaralanması, bu hain planı bozmak ve suikastçileri şaşırtmak içindi.
O süre içerisinde suikastçiler yakalandı, geçiş güzergâhı temizlendi.
Erdoğan sabaha karşı gelip Balkon Konuşmasını yaptı.
Suikast iddialarını doğrulayan tek şey, yaralı kız veya Erdoğan’ın önce iptal ettiği, sonra yaptığı balkon konuşması da değildi.
Bütün gün ortalıkta görünmeyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Erdoğan’ın balkon konuşması yapmak üzere yola çıktığı saat 01.00 civarında tek kelimelik bir tweet attı.
Soylu sadece, “Elhamdülillah” diye yazdı.
Bu ‘Elhamdülillah’ tehlikeyi bertaraf ettik manasında mı, yoksa seçimi kazandık manasında mı onu kendisinden başka kimse bilmiyor.
Bir başka işareti de Erdoğan verdi.
Erdoğan’ın balkon konuşması sırasında üstüne basa basa bir kaç kez, “Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır” dedi.
Erdoğan’ı dinleyenler, kongre zaferi sonrası suikasta uğrayıp aynı cümleyi kuran Turgut Özal’ı hatırladı.
Peki bütün bunların muhalefetle ne ilgisi var?
İşte “zurnanın zırt dediği yer” de burası zaten.
Buradan bir gazeteci olarak muhalefet liderlerine bir soru soruyorum.
Hem de 15 puanlık uzman sorusu.
O akşam FETÖ’den size bir haber geldi mi?
FETÖ, “Tayyip’i temizleyecekler. Türkiye karışacak. Siz de ortadan kaybolun” bilgisini verdi mi?
“Külliyen yalan” demeden önce bir kez daha düşünün.
Cep telefonlarınızın nereden sinyal verdiği ve hangi numaralarca arandığının bilindiğini unutmayın.
Şimdi bir kez daha düşünün.
Benden size tavsiye!..
Siz yine ortadan kaybolun.
Hadi iyi istirahatler…
O geceye dair cevabı verilmemiş hâlâ pek çok soru var.
Erdoğan’ın kazandığının belli olmasından sonra, Kemal, Meral ve Temel sözleşmiş gibi ortadan kayboldu.
Hepsi aynı anda telefonlarını kapattı. Hatta evlerini de terk edip, sessizliğe gömüldü.
Sonradan Muharrem İnce de onlara katılınca, ortaya tuhaf bir durum çıktı.
Seçim kaybetme kaşarı olan Kılıçdaroğlu için bu mutat bir hareketti.
Koltuk yüzsüzü Kılıçdaroğlu’nun piyasada görünmemesi zaten beklenen bir durumdu.
Beklenmeyen; Meral ile Temel oldu.
İlk kez girdiği seçimde yüzde 10’a yakın bir oy alıp, 43 milletvekili çıkartan Akşener başarısız da sayılmazdı.
Buna rağmen o da ortadan kayboldu.
Ya Temel’e ne demeli?
CHP’nin kayığına binip aslını inkâr eden Karamollaoğlu, AK Parti’nin 8 milletvekilinin önünü kesti.
AK Parti o 8 milletvekilini alsaydı bugün tek başına iktidar olacaktı.
Sonuçta Temel, esas hedefi olan AK Parti'ye çelme takmakta başarılı oldu.
Bu büyük başarısına (!) rağmen, Temel de 24 Haziran firarileri arasına katıldı.
Ya Muharrem?..
35 yıl aradan sonra CHP’nin oylarını yüzde 30 bandının üzerine çıkartan Muharrem İnce bunlar arasında en başarılı olanıydı.
Fakat o da kayboldu.
Oyunu kullanırken, “Akşam 50 bin avukatla Yüksek Seçim Kurulu’nun önüne gideceğim” diyen Muharrem İnce; gece yarısı “Adam seçimi kazandı” mesajı atıp, telefonunu da, ışığını da kapattı.
Gazetecileri bir kenara bırakın...
Dost ve arkadaşları bile kendilerine ulaşamadı.
Bu görülmedik bir durumdu.
Kemal, Meral, Temel ve Muharrem’in aynı anda kaybolması, destekçilerini işkillendirdi.
Darbe olduğu ve muhalefet liderlerinin gözaltına alındığı haberi o saatlerde yayıldı.
İddiaya göre Perinçek yanlısı albaylar ihtilal yaparak Kemal, Meral, Temel ve Muharrem’i derdest etmişti.
Söylenti hızla yayıldı.
İşin tuhaf yanı, bu söylentiyi kimse de yalanlamadı.
Yalanlama olmayınca yalan büyüdü büyüdü çığ oldu.
Hadi, “Kemal ve Muharrem sonuçlardan efkârlandı, kendilerini içkiye vurdu” diyelim; o kadar çok içtiler ki, zil zurna sarhoş olup ancak iki gün sonra ayıldılar.
Peki, Meral ile Temel o sırada ne yaptı?
Temel bütün geceyi tövbe ile geçirmiş olabilir.
Meral ise tam muamma...
Muhalefet kısmını burada bırakayım.
Gelelim Erdoğan tarafına…
Orada da karanlıkta kalmış olaylar ve işler var.
Seçim zaferinden hemen sonra, Erdoğan’ın balkon konuşması yapacağı duyuruldu…
Erdoğan, önce Huber Köşkü'nün girişinde halka seslendi.
Bu konuşmayı oldukça kısa kesti.
Ardından bir haber yayıldı.
Erdoğan'ı dinlemeye gelen ailelerden birinin çocuğunun kaza geçirdiği bildirildi.
Gelen haberlere göre, sekiz yaşındaki kız çocuğunun ayağı köşkün önündeki kapana sıkışmış ve ağır yaralanmıştı.
Hastaneye kaldırılan çocuk acilen ameliyata alınmış fakat durumu ağırdı.
Bu kaza üzerine Erdoğan’ın Ankara’daki balkon konuşmasını iptal ederek hastaneye gittiği duyuruldu.
AK Parti’deki balkon konuşmasını Başbakan Binali Yıldırım’ın yapacağı açıklandı.
Sonra bir haber daha geçti…
Maslak Acıbadem Hastanesi'ne giden Erdoğan’ın, burada 45 dakika kalarak yaralı çocuğun sağlık durumu hakkında bilgi aldığı bildirildi.
Gelen bilgiler Cumhurbaşkanlığı kaynaklıydı.
Bildirilenlerin dışında kimsenin başka bir malûmatı da yoktu.
Kaza geçirdiği söylenen çocuğun kimliği meçhul kaldı.
Ayağını kapana sıkıştıran çocuğun durumunun nasıl o kadar ağır olduğunu kimse anlamadı. Bu çocuğun nasıl komaya girdiğini de kimse sormadı.
Erdoğan’ın ne hastaneye girişi, ne de çıkışı ile ilgili tek bir görüntü yayınlanmadı. Adım attığı her yere 5-10 kamera ve foto muhabiri ile giden Erdoğan’ın hastaneden tek kare resmi çıkmadı.
Basit bir ayak sıkışması kazasından dolayı Erdoğan’ın çok önem verdiği balkon konuşmasını niçin iptal ettiğini de kimse sorgulamadı.
Sahi bu çocuk şimdi ne durumda? Öldü mü, kaldı mı?
O geceden sonra bu meçhul kız adeta buhar oldu; tıpkı muhalefet liderleri gibi ortadan kayboldu.
Bugün bile bu kızın kim olduğunu, hatta sağlık durumunu kimse bilmiyor.
Bilmediği gibi, hiç kimse “O kız kimin nesiydi?” diye sorgulamıyor.
Bu esrarengiz olay sırasında yaklaşık 2 saat Erdoğan’dan hiç haber çıkmadı.
O iki saatte bilmediğimiz neler oldu?
Bu sorunun da cevabını Sabah Gazetesi Yazarı Ersin Ramoğlu verdi.
Başka bir konuyu kaleme alan hükümete yakın gazetenin yazarı, seçim gecesi Erdoğan’a suikast yapılmak istendiğini duyurdu.
Ramoğlu’nun suikast iddiasına göre olay şöyle gelişti:
“12 ülke seçim gecesi Erdoğan’a suikast yapmak üzere anlaştı. Önce bomba yüklü bir panelvan minibüs hazırlandı ve Erdoğan’ın geçiş yoluna bırakıldı. Şer güçler Erdoğan’ın balkon konuşması yapacağı yeri gören çatıya da bir keskin nişancı yerleştirmişti.
Göktürk uydusu sayesinde bomba yüklü panelvan fark edildi ve yoldan çekilerek bomba etkisiz hale getirildi.
Harekete geçen güvenlik güçleri çatıda bir adet, parçalanmış, sökülüp takılabilen keskin nişancı tüfeği ile bir nişancıyı yakaladı. Yabancı uyruklu ajan yüzüğündeki siyanürü içerek intihar etti.”
Sabah Gazetesi’nin bu suikast iddiası hâlâ yalanlanmadı.
Zaten yukarıda uzun uzun anlattığım şeyler de bu suikast iddiasını doğruluyor.
Erdoğan’ın balkon konuşmasından aniden vazgeçmesine neden gösterilen bir kızın hafifçe yaralanması, bu hain planı bozmak ve suikastçileri şaşırtmak içindi.
O süre içerisinde suikastçiler yakalandı, geçiş güzergâhı temizlendi.
Erdoğan sabaha karşı gelip Balkon Konuşmasını yaptı.
Suikast iddialarını doğrulayan tek şey, yaralı kız veya Erdoğan’ın önce iptal ettiği, sonra yaptığı balkon konuşması da değildi.
Bütün gün ortalıkta görünmeyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Erdoğan’ın balkon konuşması yapmak üzere yola çıktığı saat 01.00 civarında tek kelimelik bir tweet attı.
Soylu sadece, “Elhamdülillah” diye yazdı.
Bu ‘Elhamdülillah’ tehlikeyi bertaraf ettik manasında mı, yoksa seçimi kazandık manasında mı onu kendisinden başka kimse bilmiyor.
Bir başka işareti de Erdoğan verdi.
Erdoğan’ın balkon konuşması sırasında üstüne basa basa bir kaç kez, “Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır” dedi.
Erdoğan’ı dinleyenler, kongre zaferi sonrası suikasta uğrayıp aynı cümleyi kuran Turgut Özal’ı hatırladı.
Peki bütün bunların muhalefetle ne ilgisi var?
İşte “zurnanın zırt dediği yer” de burası zaten.
Buradan bir gazeteci olarak muhalefet liderlerine bir soru soruyorum.
Hem de 15 puanlık uzman sorusu.
O akşam FETÖ’den size bir haber geldi mi?
FETÖ, “Tayyip’i temizleyecekler. Türkiye karışacak. Siz de ortadan kaybolun” bilgisini verdi mi?
“Külliyen yalan” demeden önce bir kez daha düşünün.
Cep telefonlarınızın nereden sinyal verdiği ve hangi numaralarca arandığının bilindiğini unutmayın.
Şimdi bir kez daha düşünün.
Benden size tavsiye!..
Siz yine ortadan kaybolun.
Hadi iyi istirahatler…