Gün geçtikçe yaygınlaşan çölyak hastalığının temel tedavisinin “glutensiz beslenme” olduğuna dikkat çeken Uzman Diyetisyen Hande Soydemir, prebiyotik ve probiyotik kullanımının, hastaların hem yaşam kalitesini hem de bağırsaktaki azalan yararlı bakterilerin sayısını arttırdığının altını çizdi. Diyetisyen Soydemir, “Glutensiz ürünlerde bile eser miktarda gluten bulunabilir. Bu nedenle çölyak hastalarının etiket okuması önemlidir” dedi.
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Diyetisyen Hande Soydemir, son yıllarda sıklıkla karşılaşılan çölyak hastalığının, bağışıklık sisteminin gluten içeren besinlere gösterdiği tepkiyle birlikte ince bağırsağın iltihaplanması sonucunda ortaya çıkan otoümmin kronik bir hastalık olduğunu söyledi.
Hastalığın, bağırsağın doğal florasının zarar görmesi sonucunda belirti verdiğini dile getiren Diyetisyen Soydemir, başlıca belirtileri “İshal, yağlı dışkı, bulantı / kusma ve kilo kayıpları” olarak sıraladı. Bunun dışında hastaların yaklaşık olarak yüzde 50’sinde de “Anemi, osteoporoz, nörolojik sorunlar, dermatitis herpetiformis, diş minesi hipoplazisi belirtileri” görülebildiğini ifade etti.“Glutensiz beslenme şart”
Çölyak hastalığının temel tedavisinin “Glutensiz beslenme” olduğunun altını çizen Diyetisyen Soydemir “Hastalar, bağırsak şikayetlerinin artmaması, kemik kaybı ve kanser riski gibi belirtilerin oluşmaması için glutensiz diyete sıkı sıkıya bağlı kalmalıdır. Glutensiz diyetin temel ilkesi; buğday, arpa, çavdar, yulafın ve bu tahıllardan üretilmiş (nişasta, un, ekmek, makarna, kek vb.) ürünlerin eliminasyonunu sağlamaktır. Buğday gluten içerme oranına sahip en yüksek besin grubudur. Yulaf tüketilecekse günlük en fazla 50 grama kadar vücut tolere edebilir” dedi.“Süt ve dondurma yerine kefir ve yoğurt”
Gluten hassasiyeti olan kişilerin inek sütünün içeriğinde yer alan laktoza karşı da hassasiyetleri olabildiğine dikkat çeken Diyetisyen Soydemir, “Bu sebeple, glutensiz beslenmeye başlandıktan sonraki ilk haftalar bağırsaktaki laktoz seviyeleri normale dönene kadar içeriğinde laktoz olan süt ürünlerinden (süt, dondurma, krema, taze peynirler) kaçınılmalıdır. Eski peynirler, yoğurt veya kefir gibi laktoz seviyesi daha düşük olan süt ürünleri tüketilebilir” diye konuştu.
Çölyak hastalığının, yağda çözünebilen vitaminler (A, D, E, K) dışında folik asit, demir, tiamin, B12 ve B6 vitamini eksikliğine de yol açabileceğine değinen Diyetisyen Soydemir, magnezyum, çinko, bakır ve selenyum başta olmak üzere belirli minerallerin düzeylerinin, çölyak hastalığının ciddiyetine ve beslenme ile alımına bağlı olarak düşük olabileceğini ifade etti."Kişiye özel beslenme planı gerekir”
Glutensiz ticari tahıl bazlı ürünlerin çoğunun, az lif içerdiğini ve glisemik indeksinin yüksek olduğunu vurgulayan Diyetisyen Soydemir “Bu nedenle hastalar kilo alımı ve kabızlıktan şikayetçi olabilirler. Bu şikayetleri azaltmak için çölyak hastalığında beslenme planının tamamen kişiye özel ve titizlikle yapılması gereklidir. Sağlığın uzun dönem korunması için çölyak hastalarında yalnızca glutensiz beslenmenin değil, hem makro ve mikro besin ögelerini hem de posa miktarını yeterli seviyelerde sağlayabilen sürdürülebilir glutensiz bir beslenme planlanması oldukça önemlidir” dedi. Çölyak tanısı aldıktan sonra prebiyotik ve probiyotik kullanımının, hastaların hem yaşam kalitesini hem de bağırsaktaki azalan yararlı bakterilerin sayısını arttırdığını da sözlerine ekledi.
Çölyak hastalığı yaygınlaştıkça glutensiz ürün çeşitliliğinin de artığından bahseden Diyetisyen Soydemir glutensiz beslenmede karabuğday, kinoa ve amarant gibi alternatif tahılların yer aldığını ve bu tahılların çölyaklı bireyler için herhangi bir risk oluşturmadığını ifade etti.“Tarhana, boza, bira mayasından da kaçının”
Diyetisyen Soydemir, glutenin; ekmek, hamur işleri, makarna, bisküvi gibi besinler başta olmak üzere un eklenmiş soslar, salata sosları, bazı turşular, hazır çorbalar gibi ürünlerde de bulunduğunu anlattı. Sıkı bir glutensiz diyetle bile eser miktarda gluten tüketileceğine işaret eden Diyetisyen Soydemir, şunları söyledi:
“Glutensiz beslenmede gözden kaçan ve hastalığın seyrini şiddetlendiren birçok ürün bulunabilir. Bu ürünler sosisler, çorbalar, soya sosu, dondurma, işlenmiş etler, baharat karışımları, hazır sirkeler, irmik, kuskus, tarhana, boza, bira, bira mayası olarak sıralanabilir. Glutensiz etiketli ürünlerde bile eser miktarda gluten vardır. Bunun nedeni gluten içeren ürünlerle aynı yerde işlenmesi veya depolanması sonucunda çapraz bulaşma görülmesidir. Dolayısıyla "glutensiz" olarak adlandırılan terim, genellikle zararsız olan ve glutenin tamamen olmadığı anlamına gelmeyen bir miktarda gluteni ifade eder. Aslında, glutensiz diyetteki çapraz kontaminasyondan kaynaklanan gluten miktarı günde 5 ila 50 mg arasında değişebilir. Bu sebeple çölyak hastalarının etiket okumaları büyük önem taşır.”
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Diyetisyen Hande Soydemir, son yıllarda sıklıkla karşılaşılan çölyak hastalığının, bağışıklık sisteminin gluten içeren besinlere gösterdiği tepkiyle birlikte ince bağırsağın iltihaplanması sonucunda ortaya çıkan otoümmin kronik bir hastalık olduğunu söyledi.
Hastalığın, bağırsağın doğal florasının zarar görmesi sonucunda belirti verdiğini dile getiren Diyetisyen Soydemir, başlıca belirtileri “İshal, yağlı dışkı, bulantı / kusma ve kilo kayıpları” olarak sıraladı. Bunun dışında hastaların yaklaşık olarak yüzde 50’sinde de “Anemi, osteoporoz, nörolojik sorunlar, dermatitis herpetiformis, diş minesi hipoplazisi belirtileri” görülebildiğini ifade etti.“Glutensiz beslenme şart”
Çölyak hastalığının temel tedavisinin “Glutensiz beslenme” olduğunun altını çizen Diyetisyen Soydemir “Hastalar, bağırsak şikayetlerinin artmaması, kemik kaybı ve kanser riski gibi belirtilerin oluşmaması için glutensiz diyete sıkı sıkıya bağlı kalmalıdır. Glutensiz diyetin temel ilkesi; buğday, arpa, çavdar, yulafın ve bu tahıllardan üretilmiş (nişasta, un, ekmek, makarna, kek vb.) ürünlerin eliminasyonunu sağlamaktır. Buğday gluten içerme oranına sahip en yüksek besin grubudur. Yulaf tüketilecekse günlük en fazla 50 grama kadar vücut tolere edebilir” dedi.“Süt ve dondurma yerine kefir ve yoğurt”
Gluten hassasiyeti olan kişilerin inek sütünün içeriğinde yer alan laktoza karşı da hassasiyetleri olabildiğine dikkat çeken Diyetisyen Soydemir, “Bu sebeple, glutensiz beslenmeye başlandıktan sonraki ilk haftalar bağırsaktaki laktoz seviyeleri normale dönene kadar içeriğinde laktoz olan süt ürünlerinden (süt, dondurma, krema, taze peynirler) kaçınılmalıdır. Eski peynirler, yoğurt veya kefir gibi laktoz seviyesi daha düşük olan süt ürünleri tüketilebilir” diye konuştu.
Çölyak hastalığının, yağda çözünebilen vitaminler (A, D, E, K) dışında folik asit, demir, tiamin, B12 ve B6 vitamini eksikliğine de yol açabileceğine değinen Diyetisyen Soydemir, magnezyum, çinko, bakır ve selenyum başta olmak üzere belirli minerallerin düzeylerinin, çölyak hastalığının ciddiyetine ve beslenme ile alımına bağlı olarak düşük olabileceğini ifade etti."Kişiye özel beslenme planı gerekir”
Glutensiz ticari tahıl bazlı ürünlerin çoğunun, az lif içerdiğini ve glisemik indeksinin yüksek olduğunu vurgulayan Diyetisyen Soydemir “Bu nedenle hastalar kilo alımı ve kabızlıktan şikayetçi olabilirler. Bu şikayetleri azaltmak için çölyak hastalığında beslenme planının tamamen kişiye özel ve titizlikle yapılması gereklidir. Sağlığın uzun dönem korunması için çölyak hastalarında yalnızca glutensiz beslenmenin değil, hem makro ve mikro besin ögelerini hem de posa miktarını yeterli seviyelerde sağlayabilen sürdürülebilir glutensiz bir beslenme planlanması oldukça önemlidir” dedi. Çölyak tanısı aldıktan sonra prebiyotik ve probiyotik kullanımının, hastaların hem yaşam kalitesini hem de bağırsaktaki azalan yararlı bakterilerin sayısını arttırdığını da sözlerine ekledi.
Çölyak hastalığı yaygınlaştıkça glutensiz ürün çeşitliliğinin de artığından bahseden Diyetisyen Soydemir glutensiz beslenmede karabuğday, kinoa ve amarant gibi alternatif tahılların yer aldığını ve bu tahılların çölyaklı bireyler için herhangi bir risk oluşturmadığını ifade etti.“Tarhana, boza, bira mayasından da kaçının”
Diyetisyen Soydemir, glutenin; ekmek, hamur işleri, makarna, bisküvi gibi besinler başta olmak üzere un eklenmiş soslar, salata sosları, bazı turşular, hazır çorbalar gibi ürünlerde de bulunduğunu anlattı. Sıkı bir glutensiz diyetle bile eser miktarda gluten tüketileceğine işaret eden Diyetisyen Soydemir, şunları söyledi:
“Glutensiz beslenmede gözden kaçan ve hastalığın seyrini şiddetlendiren birçok ürün bulunabilir. Bu ürünler sosisler, çorbalar, soya sosu, dondurma, işlenmiş etler, baharat karışımları, hazır sirkeler, irmik, kuskus, tarhana, boza, bira, bira mayası olarak sıralanabilir. Glutensiz etiketli ürünlerde bile eser miktarda gluten vardır. Bunun nedeni gluten içeren ürünlerle aynı yerde işlenmesi veya depolanması sonucunda çapraz bulaşma görülmesidir. Dolayısıyla "glutensiz" olarak adlandırılan terim, genellikle zararsız olan ve glutenin tamamen olmadığı anlamına gelmeyen bir miktarda gluteni ifade eder. Aslında, glutensiz diyetteki çapraz kontaminasyondan kaynaklanan gluten miktarı günde 5 ila 50 mg arasında değişebilir. Bu sebeple çölyak hastalarının etiket okumaları büyük önem taşır.”