Uzman Psikolog Deniz Erden, okuma ve yazma sürecindeki öğrenme güçlüğü yani “disleksi”nin çocuklarda çok erken başladığına dikkat çekerek bu çocukların harfleri ve heceleri, bazen sağı ve solu birbirine karıştırdığını, imla ve noktalama hataları yaptığını söyledi. Bu durumun çocuklarının geleceğini olumsuz etkilememesi için anne baba ve öğretmenlerin belirtilere dikkat etmesini önerdi.
Acıbadem Bursa Hastanesi Uzman Psikolog Deniz Erden, toplumda oldukça sık rastlanılan, normal zekaya rağmen okuma ve yazma gibi konularda öğrenme güçlüğü olarak bilinen “disleksi” hakkında önemli bilgiler verdi. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre disleksinin “yeterli zekâ, sosyokültürel fırsatlar ve bireye uygulanan eğitime rağmen verimli okuma becerisi kazanmada meydana gelen beklenmedik ve kalıcı başarısızlık” olarak tanımlandığını belirten Psikolog Erden nedenleri tam olarak aydınlatılmamış olmakla birlikte genelde doğum öncesi ve doğum sonrası beyin gelişimi sırasında etkili faktörlere göre ortaya çıktığını söyledi. Bu faktörleri de “Genetik yatkınlık, yetersiz ve dengesiz beslenme, gebelik sırasında geçirilen bazı hastalıklar ve bilinçsiz ilaç kullanımı, uzun ve zor doğum, plasenta anomalileri, doğumdan sonra bebeğin nefes almasındaki gecikme, geçirdiği ateşli hastalıklar” olarak ifade etti.
Psikolog Erden, okul öncesi dönemdeki dislektik çocuklarda görülen belirtilere dair “Konuşmada gecikme görülebilir. Birbirine yakın heceli kelimelerde sesler karıştırılır (’Su’ yerine ’bu’ gibi). Ayakkabıların bağlanmasında başarısızlık yaşanır. Sağ-sol karıştırılır. Bir iş yapılırken her iki el de kullanılır, kullanılacak el konusunda belirgin bir seçim yapılamaz. Alfabedeki harf ve seslerin öğrenilmesinde zorluk yaşanır. Zaman ve yön kavramları birbirine karıştırılır” diye konuştu.“Genellikle d ile b ve p ile b gibi harfler birbirine karıştırılır”
Erden, okul dönemine gelmiş çocuklarda ise şu belirtilerin gözlemlendiğini söyledi: “Okuma geç ve zor öğrenilir. Yavaş ve hatalı okunur. Yazı bozuklukları çok sık görülür. Matematikte güçlük çekilir. Çarpım tablosunu öğrenememe görülür. İmla ve noktalama hataları yapılır. D ile b, p ile b harfleri karıştırılır. Okuduğunu anlamada sorun yaşanır. Okurken sık sık harfler karıştırılır (’dağ’ yerine ’bağ’, ’sal’ yerine ’şal’ vb.) Harflerin sırası karıştırılır (kız yerine ’zık’ veya ’ızk’ vb.). Benzer kelimeler birbirine karıştırılır (incir yerine zincir, ’en’ yerine ’ne’ vb.) Ayna görüntüsü ile ters olarak yazmaya rastlanır. Bazı kelimeler yanlış hecelenir, hece atlanır, heceler tersten okunur - yazılır. Sesli okuma sırasında vurgulamalar inişli - çıkışlı olur ve noktalama işaretleri görülmez. Dil sorunları görülür. Sayfa yanlış ve düzensiz kullanılır, çizgiler arasında yazmada zorluk yaşanır. Kelimeler çok yer kaplayacak şekilde aralıklı veya birbirine çok bitişik yazılır. Yuvarlak ve düz çizgiden oluşan harfleri yazmada zorluk yaşanır.”Yanlış bilinenler
Disleksi hakkında çok fazla yanlış bilginin yayıldığına değinen Psikolog Erden, bu yanlışları “Disleksili bireyler ‘geriye okuma’ yaparlar. Erkeklerin kızlara oranla disleksi olma durumu fazladır. Sol el kullananların disleksili olma oranı daha fazladır. Başarılı bireylerin disleksili olma ihtimali yoktur. Disleksili bireylerin hepsi özel yetenekli bireylerdir. Zekâ ile disleksi arasında doğrusal bir ilişki vardır. Disleksi toplumlarda nadir görülen bir durumdur. Bir birey okuyabiliyorsa o disleksili olamaz. Okuma eğitimi başlamadan önce bireydeki disleksi teşhis edilemez. Disleksi çocuklarda bulunur, yetişkinlerde bulunmaz. Disleksi yalnız medikal tedavi yöntemleri ile tedavi edilebilir” şeklinde sıraladı.“Anne babalar geç konuşma durumuna dikkat etmeli”
Okul ortamına gelmeden ve okuma deneyimi ile tanışmadan önce disleksinin teşhis edilemeyeceği konusundaki inanışların da yanlış olduğunu belirten Psikolog Erden, sözlü dil becerileri kazanımlarında sıkıntı yaşayan çocukların sonrası için disleksi riski taşıdığını söyledi. 12 aylık çocuklarda görülen zayıf kelime alımı ve 18 ayda görülen zayıf kelime üretiminin ileriki yaşlarda görülecek dil gecikmesine işaret ettiğini vurgulayan Psikolog Erden, disleksili bireylerin ailelerindeki okuma güçlükleri araştırılarak bireylerin konuşmalarındaki gecikmeye; tekerlemeleri hatırlama ve konuşurken sıklıkla kelimeleri karıştırma gibi konuşma problemlerine, zaman ve mekân kavramlarını kullanmada, sayma ve rakamsal işlemleri öğrenmede sıkıntı yaşamalarına dikkat ve yoğunlaşma problemleri çekmelerine ve düşük benlik algısının varlığına bakılarak erken teşhis yapılabileceği konusunda anne babaları uyardı.“Öğretmenin de velinin de farkındalığı çok önemli”
Erken tanının bu çocukların geleceğini etkileme açısından çok önemli olduğuna dikkat çeken Psikolog Erden, bu durumun çocukların sadece akademik hayatlarını değil, akademik başarısızlık nedeniyle psikososyal gelişimlerini de olumsuz etkileyeceğini dile getirdi. Erken tanının, veli ve öğretmenlerdeki farkındalık ile mümkün olduğunun altını çizen Psikolog Erden, “Soruna yaklaşımda okul, aile, psikolog, psikiyatrist ve özel eğitim uzmanı işbirliği gereklidir. Çocuğun güçlük çektiği alana özel sözel, işitsel ve görsel eğitim metotları seçilmeli, özel geliştirilmiş bilgisayar programlarından yararlanabilir, yazarken klavye kullanımı gibi yöntemler kullanılmalı, ayrıca bilgiyi ölçmede yazılı yerine sözlü sınav, çoktan seçmeli test gibi uygulamalara yer verilmelidir” dedi.
Kaynak: İHA
Acıbadem Bursa Hastanesi Uzman Psikolog Deniz Erden, toplumda oldukça sık rastlanılan, normal zekaya rağmen okuma ve yazma gibi konularda öğrenme güçlüğü olarak bilinen “disleksi” hakkında önemli bilgiler verdi. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre disleksinin “yeterli zekâ, sosyokültürel fırsatlar ve bireye uygulanan eğitime rağmen verimli okuma becerisi kazanmada meydana gelen beklenmedik ve kalıcı başarısızlık” olarak tanımlandığını belirten Psikolog Erden nedenleri tam olarak aydınlatılmamış olmakla birlikte genelde doğum öncesi ve doğum sonrası beyin gelişimi sırasında etkili faktörlere göre ortaya çıktığını söyledi. Bu faktörleri de “Genetik yatkınlık, yetersiz ve dengesiz beslenme, gebelik sırasında geçirilen bazı hastalıklar ve bilinçsiz ilaç kullanımı, uzun ve zor doğum, plasenta anomalileri, doğumdan sonra bebeğin nefes almasındaki gecikme, geçirdiği ateşli hastalıklar” olarak ifade etti.
Psikolog Erden, okul öncesi dönemdeki dislektik çocuklarda görülen belirtilere dair “Konuşmada gecikme görülebilir. Birbirine yakın heceli kelimelerde sesler karıştırılır (’Su’ yerine ’bu’ gibi). Ayakkabıların bağlanmasında başarısızlık yaşanır. Sağ-sol karıştırılır. Bir iş yapılırken her iki el de kullanılır, kullanılacak el konusunda belirgin bir seçim yapılamaz. Alfabedeki harf ve seslerin öğrenilmesinde zorluk yaşanır. Zaman ve yön kavramları birbirine karıştırılır” diye konuştu.“Genellikle d ile b ve p ile b gibi harfler birbirine karıştırılır”
Erden, okul dönemine gelmiş çocuklarda ise şu belirtilerin gözlemlendiğini söyledi: “Okuma geç ve zor öğrenilir. Yavaş ve hatalı okunur. Yazı bozuklukları çok sık görülür. Matematikte güçlük çekilir. Çarpım tablosunu öğrenememe görülür. İmla ve noktalama hataları yapılır. D ile b, p ile b harfleri karıştırılır. Okuduğunu anlamada sorun yaşanır. Okurken sık sık harfler karıştırılır (’dağ’ yerine ’bağ’, ’sal’ yerine ’şal’ vb.) Harflerin sırası karıştırılır (kız yerine ’zık’ veya ’ızk’ vb.). Benzer kelimeler birbirine karıştırılır (incir yerine zincir, ’en’ yerine ’ne’ vb.) Ayna görüntüsü ile ters olarak yazmaya rastlanır. Bazı kelimeler yanlış hecelenir, hece atlanır, heceler tersten okunur - yazılır. Sesli okuma sırasında vurgulamalar inişli - çıkışlı olur ve noktalama işaretleri görülmez. Dil sorunları görülür. Sayfa yanlış ve düzensiz kullanılır, çizgiler arasında yazmada zorluk yaşanır. Kelimeler çok yer kaplayacak şekilde aralıklı veya birbirine çok bitişik yazılır. Yuvarlak ve düz çizgiden oluşan harfleri yazmada zorluk yaşanır.”Yanlış bilinenler
Disleksi hakkında çok fazla yanlış bilginin yayıldığına değinen Psikolog Erden, bu yanlışları “Disleksili bireyler ‘geriye okuma’ yaparlar. Erkeklerin kızlara oranla disleksi olma durumu fazladır. Sol el kullananların disleksili olma oranı daha fazladır. Başarılı bireylerin disleksili olma ihtimali yoktur. Disleksili bireylerin hepsi özel yetenekli bireylerdir. Zekâ ile disleksi arasında doğrusal bir ilişki vardır. Disleksi toplumlarda nadir görülen bir durumdur. Bir birey okuyabiliyorsa o disleksili olamaz. Okuma eğitimi başlamadan önce bireydeki disleksi teşhis edilemez. Disleksi çocuklarda bulunur, yetişkinlerde bulunmaz. Disleksi yalnız medikal tedavi yöntemleri ile tedavi edilebilir” şeklinde sıraladı.“Anne babalar geç konuşma durumuna dikkat etmeli”
Okul ortamına gelmeden ve okuma deneyimi ile tanışmadan önce disleksinin teşhis edilemeyeceği konusundaki inanışların da yanlış olduğunu belirten Psikolog Erden, sözlü dil becerileri kazanımlarında sıkıntı yaşayan çocukların sonrası için disleksi riski taşıdığını söyledi. 12 aylık çocuklarda görülen zayıf kelime alımı ve 18 ayda görülen zayıf kelime üretiminin ileriki yaşlarda görülecek dil gecikmesine işaret ettiğini vurgulayan Psikolog Erden, disleksili bireylerin ailelerindeki okuma güçlükleri araştırılarak bireylerin konuşmalarındaki gecikmeye; tekerlemeleri hatırlama ve konuşurken sıklıkla kelimeleri karıştırma gibi konuşma problemlerine, zaman ve mekân kavramlarını kullanmada, sayma ve rakamsal işlemleri öğrenmede sıkıntı yaşamalarına dikkat ve yoğunlaşma problemleri çekmelerine ve düşük benlik algısının varlığına bakılarak erken teşhis yapılabileceği konusunda anne babaları uyardı.“Öğretmenin de velinin de farkındalığı çok önemli”
Erken tanının bu çocukların geleceğini etkileme açısından çok önemli olduğuna dikkat çeken Psikolog Erden, bu durumun çocukların sadece akademik hayatlarını değil, akademik başarısızlık nedeniyle psikososyal gelişimlerini de olumsuz etkileyeceğini dile getirdi. Erken tanının, veli ve öğretmenlerdeki farkındalık ile mümkün olduğunun altını çizen Psikolog Erden, “Soruna yaklaşımda okul, aile, psikolog, psikiyatrist ve özel eğitim uzmanı işbirliği gereklidir. Çocuğun güçlük çektiği alana özel sözel, işitsel ve görsel eğitim metotları seçilmeli, özel geliştirilmiş bilgisayar programlarından yararlanabilir, yazarken klavye kullanımı gibi yöntemler kullanılmalı, ayrıca bilgiyi ölçmede yazılı yerine sözlü sınav, çoktan seçmeli test gibi uygulamalara yer verilmelidir” dedi.
Kaynak: İHA